10 Ocak 2012 Salı

masumiyet..

hani bazı evlilikler ya da uzun süreli birliktelikler vardır. taraflardan biri bir müddet sonra, ilişkide sorun olmadığı, huzurlu ve mutlu günler geçirdiği halde biriyle karşılaşır..

karşılaşır, yakınlaşır ve aklında bin takla atar düşünceler..dizilerde de sık sık rastlarsın bu duruma. aslında basit bir aldatmadır, ama taraflara göre ikisinin de farkında olduğu, imkansızı arzuladıkları bir şeydir yaşanan. ikisi de masumdur aslında, birbirlerine 'bir kaç aşk kadar geç' kalmışlardır, ne yapsınlardır. daha önce karşılaşsalar belki de dünyanın en naif, en derin, en büyük aşkına şahit olacaktır kainat. çogafedersin s*ktirsinler oradan.

görücü usülü evlenen, başlık parasına tanımadığı adama verilen, daha g*tündeki boklu bezi yeni kurumuş bebeyken 'dede'si kılıklıya satılan sesini çıkarmıyor, razı geliyor da sen mi bu hayatın garibanı rolünü üstleniyorsun?

sence evlendiğin ve/veya ilişki yaşadığın insan için yeryüzünde onu senden çok daha fazla tatmin/memnun edecek biri olma ihtimali yok mu? gözbebekleri seninkilerle olan yeminini bozduktan sonra her sokağın başında onu mutlu etmek için taklalar atacak bir varoluş olması bu kadar mı saçma bir olasılık? seninle neden beraber düşündün mü hiç?

basit, adice, çıkarcı bir yaklaşımla, hazır aşın tadından sıkıldın diye fırına mercimek sürecek bir lavuk/aşüfteye yanaşmak ne zamandan beri 'hayatımın aşkı çok geç çıktı karşıma' yalanlarıyla masum hale geldi..zor geldiğini biliyorum, egoların var senin, her akşam sıcak evine girip mis gibi yemeklerin kokusunu duymak, televizyonun karşısına geçip, eve ekmek getirmenin verdiği garip gururunla tek bir eşyanın şeklini değiştirmeden ayaklarını uzatıp günün yorgunluğunu gidermek, önüne gelen meyve tabağın, çayın.. bunlar çok yormuş, çok yıpratmış olmalı seni.. ah dur, belki de 'seviş'irken odun gibi durduğu için bu uzaklaşma.. çünkü sen 'seviş'meyi bile hayvani içgüdülerle tatmin sağlayıp, zamanı gelince de neslini devam ettirmek için karşı tarafla yükleme/yüklenme işlemi olarak tanımladın o küçük beyninde. belki beklediğin kadar heyecan vermedi sana, ya da ağır geldi. yazık sana.

bencilliğin ayyuka çıktığından daha çocuk yaşında, annen 'aman kızım kendini ağırdan sat', 'aman oğlum kullandırtma kendini' diye beyin *mcıklaması yaşattığı için o ölü hücrelerine, yıllar sonra tatmin olamamış karanlık köşelerini o altın varaklı cümlelerle aydınlatmaya çalışman normal tabi. normal? sen vasat bile değilsin bu sahte oyunlarınla.

20 yıllık evliliğin bu yüzden herkesin şaşkın bakışları arasında bitiveriyor işte. ya o kendini masum sanan yalancıların tayfasında fink atarken yakalanıp aslında o kadar da masum olmadığını utançla farkediyorsun ya da 20 yıl boyunca üstün bir ırktan geldiğini ispatlamaya çalışır gibi rol yaptığını kabul ediyorsun. rol yaptın, neden? şimdi sana 'bir kaç aşk geç kalan' kadın için yaptığın maymunlukları o zaman da o 'nereden çıktın karşıma, sen olmasan ne yapardım' kadının için yapıyordun da ondan, sonra ne oldu? beğendi seni, daha doğrusu ona yaranmaya çaılştığın seni, o 'iç sen' değil de onun var etmeye çalıştığı ağzı yamuk seni.

onun da suçu bu, yıllarca rol yaptınız birbirinize, birbirinizde kızdığınız, kabullenemediğiniz gerçekleri 'zamanla değişir' ya da 'ben onun diğer özelliklerini seviyorum bu sorun değil' hayalleriyle derinlere ittiniz, ta ki o 'iç sen'ler karanlıkta oturmaktan sıkılıp başlarını biraz dışarı çıkarmaya başlayana dek..

sonra gelsin 'ben seni hiç tanıyamamışım'lar gitsin 'ben bıktım artık dayanamıyorum'lar..

sonuçta öğreneceğin iki şey kalıyor, birincisi, ömrünün yarısını geçirdiğin kişi tesadüf eseri girmedi hayatına, bunca paylaşım, bunca elele atlatılan zor günler geride kaldı diye düşme boşluğa, birlikte mücadele etmek ancak daha çok kenetler unutma, yersiz yorgunluğun geçici. yeni heyecanları mutsuz bir evlilik bahanesiyle sunmaktan vazgeç. ikincisi ise eğer geçekten mutlu olmak ya da en azından mutlu olamayacağını erken farketmek istiyorsan yapman gereken çok basit; dürüst ol, öyle dürüst ol ki, karşındaki yalan söylemeye utansın*

*öyle güzel gülmelisin ki, karşındaki seni ağlatmaya utanmalı - Márquez















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder